Emrah Altuntecim
“Mutsuzluk, isteyip istemediğimizi kesinkes bilmediğimiz şeylerin peşinden canımızı dişimize takarak koşmaktır”
(D. Herold)
İnsanların büyük çoğunluğu amaç sahibi değildir ya da kendilerine ait olmayan sahte amaçlara sahiptirler. Gelişigüzel ve düşünmeden yaşanan yaşamlarla doludur dünyamız…
Oysaki insana hakiki anlamda zevk veren, hedeflediği bir şeyler olmasıdır değil mi?
İnsanların önemli bir kısmı hayatlarındaki döngüleri amaç zanneder. Okumak, işe girmek, aile kurmak… Tüm bunlar gerekli şeyler olabilir ama sizce hayatınızın gayesi bunlar mı olmalıdır? Bu sorunun cevabını verebiliyorsanız sizin için hayati bir bilgiye sahip olduğunuzu söyleyebiliriz.
Hayatının tamamını gayesizlik üzerine inşa eden bir insanın dışarıda kısmi başarılar elde etmesine karşın iç dünyasında başarılı olma imkânı çok zayıftır. Şayet yaptığınız işler size anlamlı gelmiyorsa yol kat etmek ve başarılı olmak için çaba sarf etmek size çok zor gelecektir. Bu durumda istemediğiniz bir işe girer, manevi tatmin yaşamaksızın gidebildiği kadar bu işi sürdürmeye çalışır, “koptuğu yerde” başka bir işe girer, orada da aynı kadere mahkûm edilmişçesine zaman geçirmeye devam edersiniz. Böylelikle günler, haftalar ve aylar geçer… Bir bakmışsınız ki hayatınız özde size ait olmayan unsurlar tarafından kuşatılmış…
Canlı bir TV programına konuşmacı olarak çağırılmıştım. Spiker sohbetimizin başında hiç beklemediğim bazı kilit sorular sordu. Bunlardan biri de; "Mutluluk nedir?", "Nasıl kendimizi anlayacağız?", "İş ve Özel Yaşamda Başarı Nasıl Mümkün Olabilir?" gibi cevabı herkese göre değişebilecek evrensel ve kadim sorulardı...
Sorunlar karşısında önleyici tedbirler almanın ilk ve en temel aşaması kendimize soru sormaktır… “Benim bu dünyada yaşama gayem nedir?” Bu sorunun cevabını bulmak günlerinizi alabilir ama olsun! Yıllarca sahte amaçlar edinip kendinizi kandırıp mutsuz olacağınıza bu soruyu kendinize cesurca ve ısrarla sorun! Varacağınız sonucu düşünmeden ve acele etmeden “Amacım ne? Ben hayata nasıl bir katkıda bulunacağım?” diye sorun…
Spikerin sorduğu soruya hızla cevap verebildim, çünkü bu soruyu kendime daha önce de defalarca sormuştum…Bir insanı gelişim, değişim ve dönüşüm serüvenine sürükleyen temel nedenlerden biri hedeflerin net olmamasından kaynaklanan bir mutsuzluk hali olabilirdi! İlginç bir paradoks ile yüzleşmelisiniz belki de...
Seminerlerimin çoğunda temel problemin insanların açık ve net hedeflere sahip olmamasından kaynaklandığını görüyorum…
“Benim bu dünyada yaşama gayem nedir? Amaçlarım neler? Ben hayata nasıl bir katkıda bulunacağım?” diye sorun…
Bu sorunuzun cevabı sizi yaşlandığınız zaman geriye dönüp baktığınızda da tatmin edebilecek bir cevap olmalıdır… Kendine soru sormaktan çekinmediğiniz anda cesur bir insansınızdır ve kişisel gelişim serüveninize başlamışsınızdır bile…
Hedefini bilen bir insan için her olay ve durum iyileştirilebilir ve çalışarak yoluna konabilir… O diğerlerine gibi artık karamsarlık ve umutsuzluk tuzaklarına düşmemeye başlar…
Kısaca özetlersek bu konuda genel olarak 3 gruptan birine aitizdir;
a)Amaçsız, hedefsiz ve tarifsizler.
b)Bir amacın ve hedefin olması gerektiğini bilen ancak harekete geçmeyenler.
c)Ana hedefe ve buna bağlı amaçlara açık ve net bir şekilde sahip olan ve bunu hayata geçirmiş olan insanlar. Bu insanların hayatında uğrunda tüm varlıklarını koyabilecekleri, göze alabilecekleri açık seçik ve güçlü bir hedefleri vardır.
“Siz hangi gruba dâhilsiniz?”
Bu soruları cevaplamaya başlayarak adım atabilirsiniz.